Peygamber Efendimizin Hayatı #1 Fil Vakası

Dünya zillet ve karanlık bir fetret döneminin acısıyla kıvranıyordu. Dünyaya uzun zamandır bir uyarıcı ve yol gösteren gelmiyordu. İbrahim aleyhisselamın dini kalıntılarıyla ibadet eden az bir kesim kalmıştı. insanlar uyarıcı olmadığından ve çıkar ilişkisinden dolayı, dinleri tahrif ederek ortadan kaşdırmışlardı. Cahillik olduğundan insanlar sorgulama duygusunu kaybetmişti.

Peygamberimizin (s.a) doğmasına daha elli gün vardı. Dünyayı, insanların çirkin davranışları ğayri ahlaki duyguları karanlık bir hale getirmişti. En başta Arap yarımadasında durum oldukça vahimdi. Güçlüler zayıfları hürler kölelere hükmeder ve yargılardı. Yoksullara kimse değer vermez İnsanlar pazar yerindeki sebze meyveler gibi, köle pazarlarında satılırdı. Güzel davranışlar horlanır, ahlaksızlık alkışlanırdı. İnsanlar onları yaratan yüce Allah’ı unutmuş, kendi elleriyle yaptıkları putlara tapar olmuştu. Putları helva gibi malzeme’den yapıp ayinlerden sonra güzelce afiyetle yiyorlardı. Kız çocuklarının varlığı utanılacak bir şeymiş gibi, diri diri gömülüyordu.

Mekke (Kureyş) yeryüzünün önemli merkezlerinden biriydi. Ne de olsa dünyada Allah adına yapılan ilk mâbed oradaydı. İlk kez Hazreti Adem’in inşa ettiği, Hazreti İbrahim’in yeniden yaptığı Kâbe, Arapların hayatında hâlâ büyük bir öneme sahipti. Her yıl farklı bölgelerden farklı ırklardan farklı dillerden gelen insanlar Kâbe’yi ziyaret eder ve bu ziyaretlerle Kabe, dünyanın uğrak noktası ve uluslar arası ticari bölgelerin tam merkeziydi. Ticarî hayatını da olumlu etkilemekte, Kureyşlilerin kazançlarını arttırmaktaydı.

Mekke’nin bu durumunu kıskanan bir vali vardı. Habeş Krallığı’nın Yemen Valisi Ebrehe, Kâbe’den daha gösterişli bir kilise yaptırmıştı. İnsanlar buraya gelerek ticaret büyüsün ve ibadet ederekte gelen tüccarlar sömürülsün. Ancak tahnin edilenler olmadı. Çünkü Hristiyanlığı değştirmiş tahrif edilmiş ve kendi çıkarlarını dine koymuşlardı. Hedefleri gerçekleşirse insanların yönünü San’a’ya ve Hristiyanlığa çevirebileceğini sanıyordu. Ama yanıldığını kısa süre sonra anladı. Bu durum onu çok öfkelendirdi ve Kâbe’yi yıkmaya karar verdi.

Ebrehe Kâbe’yi yerle bir etmek için, büyük bir fil ordusu hazırladı. Güçlü bir ordu kurduğunu düşünüyordu ve kendisinden emindi. Mekke’nin yakın sınırlarına yerlemiş ve savaşmak için tertip ve hazırlık için planlar yapıyorlardı. O sırada Kureyş kabilesinin Hâşimoğulları kolu reisi Abdülmuttalib, kendi koyunlarının zarar gördüğünü ve çalındığını fark etti. Bunu yapan ebrehenin ordusu olduğunu anladı ve onun yanına gitti. Ebrehe onun şehri teslim etmek için geldiğini sanıyordu. Oysa Abdülmuttalib: “Sen ve askerlerin koyun ve develerime zarar verdiniz. Onları bana geri veriniz.” dedi. Ebrehe alaycı bir tavırla: “Ben de seni büyük bir adam sanırdım ey Abdülmuttalib . Biz Kâbe’yi yıkmaya geldik. Sen ondan söz etmiyor da, develerinin hesabını soruyorsun.” dedi. Abdülmuttalib: “Ben develerin sahibiyim. Kâbe’nin de bir sahibi ve koruyucusu var. O elbette onu koruyacaktır!” diye karşılık verince Ebrehe o kadar öfkelendi ki: “Kimse Kâbe’yi benim orduma karşı koruyamaz!” diye haykırdı. Çünkü oranın sıradan bir yer olduğunu 4 duvardan ötürü birşey olmadığını zannediyorlardı, ama kabe kureyşlilerin elindeyken içi putlarla doluydu lat, uzza vb..gibi. Kureş kabilesi kabenin Allah tarafından korunduğunu biliyorlardı. Ancak şuda vardı: para, hırs, kibir çıkar ilişkisinden zorbaydılar ve bunların ellerinden gideceyi biliyorlardı. 

Peygamberimizin dedesi Abdülmuttalib ibrahim (a.s) dini hanif dinine mensuptu o devir fetret dönemi olduğu için islam dininede yetişemedi. Onlarında o zamanki hak din olan ibrahim dini üzere oldukları bilinir. Ertesi günün sabahı gelmişti mekkeliler üzerinde korku vardı Abdulmuttalip gözyaşlarına boğuldu. Kâbe duvarına, Hacerü’l-Esved’e yüz sürdü ve dua etti.

“Allah’ım! Bu gün bizim, senin mukaddes beytini koruyacak gücümüz yok! İbrahim’in nurunun şahs-ı manevisi hürmetine, Sen, bu çapulcu sürüsünden beytini, hizmetini, himmetini, gayretini koru!” diye yalvardı. Mekke’nin üzerine yürüyüp Kâbe’yi yıkmak için Ebrehe’nin ordusu tüm hazırlıklarını tamamlamıştı. Güçlü filler, mızraklı askerler Ebrehe’nin hücum emriyle harekete geçmişken hiç beklenmedik bir şey oldu. Ordunun önündeki büyük fil Mahmud birden bire durdu. Ebrehe ona Kâbe’ye doğru ilerlemesini emretti. Filler bir duvara toslamış gibi Kâbe yönüne bir adım bile atmadılar fil onu dinlemeyerek yere çöktü. Diğer filler de onu taklit etti. İşte tam o sırada gökyüzünde bir kuş sürüsü belirdi. Allah tarafından gönderilen Ebâbil kuşlarının attığı taşlar ile Ebrehe ve ordusu darmadağın oldu. Kâbe’nin koruyucusu Allah, kutsal mâbedin yıkılmasına izin vermedi. Tarihte bu sıradışı olaya Fil Vakası, olayın meydan geldiği yıla da Fil Yılı denir.

Peki bu konu hakkında siz ne düşünüyorsunuz sizde bu konuda bilginizi veya sorularınızı yorumlar kısmına bırakabilir ve yeni bilgilere ulaşmak için devam tuşuna basabilirsin 

1 Yorumlar

YORUM YAP

  1. peygamberimizin hayatının devamını bekliyorum kisa öz olmuş fil vakası teşekkürler

    YanıtlaSil
Daha yeni Daha eski

Facebook